Nükleer savaş tehlikesi ne kadar uzağımızda?
Günümüzde özellikle sanayi üretimi ve ordular için vazgeçilmez enerji kaynağı hala petrol gözüküyor. Fakat özü itibarı ile kısıtlı bir kaynak olan petrolün tükeneceği günlerin geleceği kaçınılmaz. Milenyum gelişim trendine ve dinamiklerine bakacak olursak artık sorunların yıllar öncesinden tespit edilerek çözüm aranmasının bir yöntem olarak benimsendiğini söyleyebiliriz ( En azından gelişmiş ülkeler için ). Bu bağlamda şimdiden hazırlıklarını yapmaya başlayan ülkeler olduğunu düşünmek için çok sebep var.
Petrol üretiminde ABD, Rusya, Çin ve Arap ülkeleri üst sıralarda yer alıyor. Süper güç olgusu ile petrol üretiminin bir ilişkisi olduğu aşikar. Bu gücün korunması için petrolün sağladığı enerji arzının ikamesi için acaba hangi ülkeler ne kadar çabalıyor? Bu konuda net bir bilgiye ulaşabilmiş değilim fakat AR-GE çalışmalarının durumu belki fikir verebilir.
ÜLKELERİN GAYRİ SAFİ MİLLİ HASILALARINA GÖRE AR-GE ÇALIŞMALARINA AYIRDIKLARI PAY
Ar-Ge çalışmalarında önde gelen ülkelerin listesi ile petrol üretiminde önde gelen ülkelerin listeleri açısından çok farklı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Petrol üretiminde üst sıralarda olan bir çok ülke AR-GE için ayrılan payda alt sıralarda. Ayrıca bir çok Ortadoğu ülkesinin bu listede bile olmadığını görüyoruz.
Buradan çıkarabileceğim sonuç; petrol gibi yakıtların tükenmesi durumuna karşı Ortadoğu’nun daha önce çözüm bulacağını teknik olarak öne sürmenin zor olacağıdır.
Petrolün sonunu getirebilecek bir teknoloji üzerindeki çalışmaların bu Ar-Ge çalışmalarının içinde ne kadar yeri olduğunu da bilemiyoruz lakin araştırmacıların belli bir araştırmadan elde ettikleri bilgiyi diğer bir çok kategoride de kullanıldıklarını biliyoruz. Mutlaka tüm çalışmaların bir artısı olacaktır.
Petrolü en bilinen enerji kaynaklarından biri olduğu için merkeze alarak değerlendirme yaptım. Diğer enerji kaynaklarına da özet olarak değinmek istiyorum:
Yenilenemez Kaynaklar:
- Doğalgaz
- Kömür
- Nükleer Enerji ( Ortalama 100 yıllık bir rezerv kaldığı hesap ediliyor )
- Füzyon ( Sanıldığının tersine sınırsız bir enerji kaynağı olarak değil sınırlı bir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor. Ayrıca hala konsept aşamasında ).
- Shale Oil ( Kaya Petrolü ) : Araştırmalarım sırasında ilk defa rastladığım bir terim oldu. Açıklandığına göre kayalara sıkışmış olarak bulunuyor ve pre-oil ( petrol öncesi ) olarak tarif ediliyor.
Yenilenebilir Kaynaklar
- Hidroelektrik Santralleri
- Biyoyakıt ( Elde edilmesinde petrol türevi ürünlerin kullanılıyor olması, özelliğini tamamen doğal olmaktan ziyade petrole bağımlı bir hale getiriyor )
- Jeotermal
- Rüzgar
- Güneş
Enerji tüketimi ihtiyaçlarını düşündüğümüzde yenilenebilir ya da yenilenemez kaynakların aktif sanayi ve toplum yaşamını destekleme konusunda yetersiz kalacağını söyleyebiliriz.
AR-GE çalışmaları ile alternatif kulanışlı ve geleneksel kategorilerden ayrı bir enerji kaynağının bulunmasına yaklaşıldığında bu durumdan uykuları kaçacak ilk ülke kategorisi şüphesiz petrol tüketicileri değil üreticileri olacaktır. Çünkü şimdiden tüketim ve fiyat azaldığında ekonomileri zarar gören petrol üretici ülkeler ( Özellikle ekonomilerindeki petrol üretimi ağırlığı diğer ülkelere göre fazla olan ülkeler ), yeni enerji kaynaklarının arzı karşısında dramatik durumlarla karşılaşmaları kaçınılmaz olacaktır.
Her ülkenin erişilebileceği bir yapının sağlanmayacağını da bugünün PATENT stratejilerinden anlayabiliriz. Tüm ülkelerin kolayca erişebileceği bir sistem haline geleceğini düşünmek iyimserlik olacaktır.
Tüm bu olası gelişmelerden sonra dünyanın bir kısmı ciddi oranda zayıflarken diğer güçlenecek taraf bitirici bir vuruş için fırsat kollar mı? İşte burada “Yeni bir geniş çaplı nükleer savaş ile karşı karşıya kalır mıyız?” sorusu aklıma geliyor. Yani nam-ı diğer muhtemel 3.Dünya Savaşı dünyanın kapısını çalar mı?
Alternatif enerji kaynaklarının gündeme gelmesi ile yeni ve büyük bir savaşa kaynaklık edecek düşünceler ne olabilir?
2.Dünya Savaşının çok büyük bir alanda çok büyük operasyonel aktivitelerle yürütülmesi ve görece olarak uzun sürmesi düşüncesine sahip olunursa kısa sürede savaşı başlatmak ve bitirmek tercih edilebilir.
İş hıza gelecek olursa burada karşımıza en geniş çapta zararı verebilecek NÜKLEER GÜÇ aklımıza gelir. Kısa sürede çok geniş alanda büyük zararlar hesaplanırsa bu ihtimal söz konusu olabilir.
Aşırı nüfus artışına organik yollardan çare bulunamamasına gayri insani bir çözüm olarak yaklaşılmasından korkmak için çok sebep var. Mevcut sistemler en çok nüfus artışı karşısında güçlerini kaybediyor ya da adaptasyon yeteneğinden mahrum kalıyor. Diğer tarafta ise bazı Asya ülkelerinde örneği olan nüfus yaşlanması ve azalması da başka bir tehdit haline geliyor. Bu iki konuyu bağdaştırmak sistemler için gelecekte çok daha zor olacak.
Mevcut şartlara baktığımızda AKTİF NÜKLEER GÜÇ kullanımının önünde duran engelin nükleer etkilerin gücü kullanan ya da kullanmayan herkesi etkileyecek boyutlara erişebilme potansiyelidir.
Alternatif enerji kaynakları üretilmesi dışında eğer ki NÜKLEER ATIK VE SERPİNTİLERİN etkilerinin azaltılmasının organik yada teknolojik bir çözümü bulunursa o zaman nükleer savaş kapsamında nükleer başlıklı füzelerin havada uçuşmasını Ay TUTULMASI kadar doğal şekilde izleyebiliriz!
Günümüz gelişmeleri ve açmazlarını baz alarak bir gelecek komplo teorisi perspektifi yansıtmaya çalıştım. İnsanlık, kendini kurtaracak ya da yok edecek düşüncelere ne zaman ve nasıl meyledeceğini iyi hesap etmediği takdirde DÜNYA’nın yok olması için kıyameti ya da büyük bir meteoru beklememiz gerekmeyebilir…
Bu içerik özgün olarak üretilmekle beraber 27.12.2022 tarihinde zaman damgası uygulaması ile kayıt altına alınmıştır. İzinsiz kopyalama/paylaşma yapılmamasını rica ederiz.
Akademik arkaplanım
- İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler
- Anadolu Üniversitesi Marka İletişimi + Yazılım / Kodlama
- İstanbul Üniversitesi Sosyoloji
Amacım
Akademik geçmişimde edindiğim bilgileri ve iş hayatında edindiğim tecrübeleri içerik haline getirerek bilveanla.com web sitesinde yayınlama isteğimi hayata geçirdiğim için çok mutluyum.